Anlatılan hikâyeye göre ekmek, göçebe yaşam biçiminden üreten toplum düzenine geçen insanın keşfederek pişirdiği ilk gıdalardandır. Cilalı taş devrinde, kırılmış buğday ve suyun bir araya geldiğinde gözenekli bir yapı oluşturduğunu fark eden insanlar bu ürünü sıcak bir taş üzerinde bekleterek bugünkünden farklı şekle sahip ilk ekmeği elde etmişler.
Yapılan araştırmalar Babillerin M.Ö. 4000’lı yıllarda özel fırınlarda ekmek pişirdiğini gösterirken yine MÖ. 4300 yıllarında değirmencilik ve fırıncılık sanatının icra edildiği, yapılan kazılarda elde edilen bulgulardan anlaşılmış.
Ekşi mayanın Mısırlılar tarafından tesadüfen keşfedilmesi ile birlikte ekmek toplumlar için bir besin öğesi olmanın ötesinde yaşam simgesi haline gelmiş. Örneğin Mısırlılar M.Ö. 2600’lü yıllarda ekmeğe öyle çok önem verirlermiş ki piramitlerde çalışan işçiler dâhil maaş ödemeleri ekmekle yapılırmış. Ölümden sonra hayatın varlığına inanan Mısırlılar, mezarlara yerleştirdikleri sevdiklerinin yanına, gittikleri yerde aç kalmamaları için ekmek de bırakırmış.
Eski Mısırlılar ürettikleri ekmeğin ihtiyaç fazlasını Roma'ya ihraç ederek Avrupa kıtasının ekmekle tanışmasını sağlamış. Ekmek daha sonra güneyden Orta ve diğer Avrupa ülkelerine yayılmış. Buğdaydan önce çavdar gibi diğer tahıl ürünlerini kullanan Avrupalılar ancak 15. yüzyılda buğdaydan beyaz ekmek yapımına başlamışlar.
Sanayi devrimi, endüstriyel değişim, şehirleşme ve nüfus artışı günümüz ekmekçiliğinin ve ekmeğinin temellerini atmış. Hızlı tüketim ürünü haline gelen ekmeğin mayalanma sürecinde, sabır ve zaman gerektiren ekşi mayanın yerine endüstriyel maya kullanılmaya başlanmış.
İnsanoğlunun bilinen en eski, en önemli ve en temel besini olan ekmek binlerce yıldır sofralarımızın başköşesinde yer alıyor. Biz de geleneksel yöntemlerimiz ve yüz yıldır yaşayan ekşi maya kültürümüz ile ekmeğin tarihine lezzetli bir katkı sunmanın mutluluğunu yaşıyoruz.